Daha sonra Romalıların egemenliğine giren şehir Roma
imparatorluğunun doğu ve batı diye ikiye ayrılmasına kadar 530 yıl
Romalıların egemenliğinde kalmış bu tarih den sonra ise 800 yıl
Bizans hakimiyetinde kalmıştır. Bu tarihten sonra da Türk
Kültürünün etkisi altına girmiştir.
BERGAMA'NIN TÜRKMEN İSKANI TARİHİ
Anadolu'ya XI.yüzyıldan itibaren yerleşmeye başlayan
Türkmen boy ve oymakları Anadolu'nun birçok yerinde yerleşik ve
konar göçer yaşamaya devam ederken bu tarihten sonra Anadolu'da
bir fetih hareketi başlamıştır. Aslında Türklerin sürekli göç
eden
bir ulus olduğu düşünülür ama bir Müslüman kaynağında IX. Yüzyıla
gelince bu yüzyılın ortalarında Türklerin 16 şehrinin olduğu ( îbn
Hurdadbih IX.YY) onların birçok ellere ve boylara ayrıldığı onlardan
bazılarının şehir ve köylerde oturduğu bazılarının da bozkırlarda
ve
çöllerde yaşadığından bahsederi El Mervezi XII. YY ) ama IX. YY'da
yerleşik hayata geçme ve şehirlerde oturma kayda değer bir gelişme
göstermiş XI ve XII. Yüz Yılda bu hareketler daha da hız kazanmıştır.
Türklerin Anadolu'ya gelişleri ise Müslüman olduktan sonra daha
da hızlanmıştır.
XII.Yüzyıl basında Konya ve Ankara çevresinde toplanan
Türkmenlerin bu yüzyıldan sonra güçlü bir şekilde batıya doğru
genişlediği görülür.Bergama ve çevresinin içinde bulunduğu Batı
Anadolu'nun XIV. Yüzyıla kadar fethinin gecikmesinde asıl neden
orta ve batı Anadolu bölgelerinin nüfusu az, hareketsiz ve geri kalmış
olmasındandır. Bu ise birinci derece milletlerarası ticaret yollannın
bu
bölgelerden geçmemesinden kaynaklanmaktadır.Selçuklu
Hükümdarlarının doğu ve güneydoğuda sürekli bir fetih siyasetine
karşın Batı Anadolu da bunu yapmamalannın nedeni budur.
Bu dönemlerde başlayan Moğol istilası üzerine çok sayıda
gelen yeni unsurlarla kuvvetlenen uç Türkmenleri kendi başlanna
Selçuklu devletinin zapt edemediği yada etmek istemediği Batı
Anadolu ve Marmara bölgelerini alarak buralara yerleştiler.
Türklerin Bergama çevresindeki bölgelere yavaş-yavaş
yerleşmeye başlamasıyla buradaki halkın bir bölümü imparatorluğun
başka bölgelerine göçer ve Bergama giderek terk edilmiş, köhne bir
kale haline gelir. Emevi'ler döneminde Müslüman Araplar, Abbasîler
ve Büyük Selçuklular döneminde de Türkler yaptıkları akımlarla
buralara kadar gelirler.
Anadolu Selçuklu Devleti kurulduğunda Bergama henüz
Bizans'ın elindedir. Türk topraklama henüz kesin katılmamış
olmasına rağmen çevresindeki bölgeler Türk beyliklerinin
egemenliğindeydi. Tarihi kaynaklardan anlaşıldığına göre Haçlı
Seferleri ile Bizans'ın Batı Anadolu'ya yeniden yerleştiği bir dönemin
ardından Anadolu da beylikler devri başlar ve Bergama önce
menteşe beyliği tarafından ele geçirilir.
1300 yılında Menteşe Beyliği donanma ile Rodos, Manisa ve
Aydın bölgesini zaptetmesi ve Şaşa Beyin komutasındaki
kuvvetlerle Bergama'yı almasıyla bu bölge Türk hakimiyetine
geçmiştir. 1302 yihnda Bizanslılar tarafından boşaltılıp ve Menteşe
Beyliğinin elinde çok az kalarak Karesi Beyliğinin 1306 yılda
kuruluşundan sonra bu beylik tarafından alınır.
Bergama'nın Osmanlı Devletine katılması 1337 yılında Orhan
Gazi zamanında gerçekleşir. Bu dönemde başlayan Karesi Beyliğini
Osmanlı topraklanna katma çabaları Sultan l. Murat'ın tahta çıktığı
1361 yılında gerçekleşir. Bundan sonra Karesi topraktan Anadolu
eyaletine bağlı merkezi Balıkesir'de olan bir "sancak" haline
gelir.
Bergama'da bu sancağın bir kazası olur. Beylikler devrinde burada bir
çinili minare yaptırılır. XIV. Yüzyılda yaptırılan bu minareye
Bergama
güdük minare denmiştir.
İstanbul Patrikliğinin 1380-1388 tarihleri arasındaki bir
belgesinden öğrendiğimiz kadarıyla şehir Osmanlılara geçtiğinde
Hıristiyan halkın çok azaldığını ve Türklerin Roma kalıntılarının
üzerine yerleştikleri görülür. Ama buna rağmen 1455 tarihli
Osmanlı vergi ve nüfus incelemelerinde Batı Anadolu'da önemli bir
Rum nüfusu görülür.
XV. Yüzyıldan sonra savunma sorunlarından kurtulan diğer
Anadolu şehirleri gibi yeni bir kalkınma dönemine giren Bergama'da
Akropol eteklerinde Bakırçay ovasına doğru hizlı bir şehirleşme
başlar. Bu dönemde ise halıcılık önemli bir ihraç dalıdır.Batıda
antik hipodrom kuzeyde Bergama çayı kıyısına yapılan Ulu Camii
doğuda onunla aynı döneme ait Emir Sultan Camisi ve güneyde 1439
tarihli Kurşunlu Camii ile tanımlanabilecek bir alana yayılan
Bergama'nın XIX. Yüzyıl sınırlarının XV. Yüzyıldan itibaren
belirlendiği
anlaşılıyor. XV ve XVI yüzyıllar boyunca Osmanlılar tarafından
imarına devam edilen şehirde camiler, mescitler, hanlar, hamamlar ve
birçok yapı inşa edilmiştir. Katip Çelebi "Cihannüma" adlı
eserinde
Bergama'ya uzunca bir yer ayırıp buradan içinde saray olan bir kale,
birçok camii ve hamam ve çarşıdan sonra su yolları üzerindeki
bodrumların üzerine kurulan bir mahalle için: "buranın bir
mahallesi
vardır ki adına ne yerde ne gökte mahallesi" denir diye söz eder.
Anadolu'da XXI. Yüzyıla gelininceye kadar sürekli olarak
konar - göçer Türkmen grupların iskanına yönelik çalışmalar
yapılmıştır. Bunların nedeni ise: A. Konar - göçer halkın kendi
istekleri
ile yerleşmeleri, B. Konar- göçer halkın merkeziyetçi bir devlet
nizamı
ile bağdaşmayan bir hayat tarzları yüzünden verli halka zarar
vermelerini sona erdirmek endişesi, C. Harap ve boş yerleri imar
etmek ve yeniden ziraata açmak düşüncesi, D. Diğer şekavet
unsurlanna ve daha büyük zararlar meydana getiren göçebe gruplara
karşı yerli ahaliyi, ekili topraklarım ve hayvanlarının muhafaza
endişesi.İşte bütün bu nedenlerden dolayı Osmanlı Devleti, konar-
göçer aşiretleri kontrol altına almak için iskan ettirmek
mecburiyetinde kaldı. Ama Bergama'nın da içinde bulunduğu Batı
Anadolu'ya iskanların belirtilen nedenler yanında Suriye çölündeki
Arap aşiretlerinin büyüyen baskısının sonucunda olduğu
açıklanmıştır. Aynı zamanda Batı Anadolu'da ekonominin ve ticaretin
artması, XVII. yüzyılda Anadolu ve İran ile Avrupa ticareti için büyük
bir merkez olması konar-göçerlerin doğudan çekilmesini sağladı.
Yazılı kaynaklar Doğu Anadolu'dan 1596-1610 yılları arasında
Anadolu'daki Celali ayaklanmaların bir sonucu olarak merkezi
yönetimin kontrolün artması geniş bir yörük göçünün merkeze,
oradan da Batı Anadolu'ya olmasına neden olmuştur. Bu göç
hareketleri XVI. ve XVII. yüzyılda da devam eder. Bu gruplar iskan
edildikleri yerlerde geleneklerine aynen devam etmişlerdir.
1691-1699 yılları arasında konar-göçer halkın Osmanlı
hükümeti tarafından iskan ettirilmesi söz konusudur. Devlete yapılan
bu şikayetler üzerine ortaya çıkan bu girişimler başarılı olamamıştır.
1862 tarihinde Karesi Livası Mutasarrıfı Ahmet Süleyman Paşa
tarafından Bergama kalası müdürü izzet efendi gönderilen
bir
emirle "haydut ve eşkıyanın teftiş nazın Ahmet Vefik paşa tarafından
şiddette takip olunacağı ve önlem alınması isterir. Aynı zamanda
konut göçmelerde soygunculuk çıkıyor bir düzen kurulamıyor olduğu
beyan edilerek göçebe unsurların yerleştirilmesi ile ilgili kesin emir
veriliyordu. Bu durumları en çok kadınlar yadırgamışlar. Çadır
evinden çıkarıldık, delikli dama sokulduk" diye bağırmışlardır.
Bazı
aşiretler hükümet emri yerini bulsun diye birkaç "dam"
yaparak
konak adamlarını aldatmışlar. Otlaklarda kalmışlardır. Bergamada
"yalnız ev", "yalnızdam" gibi köyler bunlardandır,
XVIII. yüzyılın ilk yarısından kalan kitabe ve siciller
Bergama'nın ayanlık rütbesi taşıyan sülale beyler; tarafından idare
edildiğini anlatmaktadır", Bu idare zamanla kaymakamlık ve müdürlük
olmuştur. 1737 tarihınde Bergama'nın idaresinde hacı Mehmet Ada
vardı, 1777 yılında Bergama'nın idaresi Manisa'yı merkez yapan ve
geniş bir sahada ayanlık kuran Karaosmanoğullarına bırakılmıştır.
1853 yılında II, Mahmut'un emriyle Zeamet, tımar, kaldırılıp yeni
vergi
sistemiyle, eyalet, sancak ve kaza taksimi yapılmıştır.1858 yılında
Bergama kaza olmuştur. 1867 yihnda kaymakamlık olmuş. Balıkesir'e
bağlı iken 1873 yılındaki kanlı fabrika üzerine Manisa ya verilmiş
ve
1875 yılında da izmir'in kazası olmuştur. 1828 yıln İlkbaharında
ilk
ingiliz bilgini Mst Maç Farlane izmir, Bergama ve Manisa ya yaptığı
gezide Bergama'dan bahsederken nüfusun 14-ı5.000 civarında
olduğunu, bunların 3000 kadarı Rum, 300 kadar Yahudi ve bir o
kadarı da Ermeni idiler.Ayrıca 1832'de Fransız tarihçi Charles Texier
Bergama'yı uğramış ve akropol için "kalenin tepesini iki katlı
çeviren
bütün duvarlar Bergama krallığının zamanında ve sanatın en güzel
devrinden kalmadır der. Ulu Camii içinse buranın bir Bizans tapınağı
olduğu Türkler tarafından camiye çevrildiğinden bahseder.
Ayrıca Frietrich Sarre 1815 yılında Bergama'ya uğramış ve
doktor Carl Humann rehberliğinde yaptığı gezisinde buranın güzel bir
Anadolu şehri olduğundan bahseder.
Cumhuriyet öncesi yörede Türkler, Rumlar. Yahudiler ve
Ermeniler beraberce yaşamaktaydı. Şehrin ortasından akan çayın
kaleye bakan tarafında Rumlar, çayın sağ ve sol kıyısında ise bir
şerit
halinde Yahudiler ve Ermeniler yerleşmişlerdii. 1899 yılındaki
Salnameye göre; 23590 nüfuslu Bergama'da 17139 Türk. 3585 Rum,
281 Ermeni 495 Yahudi ve 74 diğer azınlığın varlığı tespit edilmiştir.
12 Haziran 1919 da Yunan işgaline uğrayan Bergama 14 Eylül
1922'de bu işgalden kurtulmuştur.