1399
yılında Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan tek minareli Selahattin
camilerindendir.
Bergama çayının sol sahilinde ve Tekke Boğazına giden yolun
başındadır.
Kuzeye bakan kapışı üstündeki kıtabesinde şu yazılar vardır:Sultanlar sultanı, Arap ve Acem Ulerasının Emin,Gaziler ve Mücahitler Yardımcısı,Murat
Han'ın oğlu Sultan Beyazıt Han
(1399)
Cami, içten 24x26 m. ölçüsündedir. Uzunluğu kuzeyden güneye.
doğru olup, dört kalın fil ayağı üzerinde yükselen Türk tarzı kemerli
üç kubbe ile örtülüdür. Kubbeler sekiz köşelidir. Ortadakinin 17,
diğer ikisinin 15,5 m. yüksekliği vardır. Kubbelerdeki pencereler
karşılıklı açılmıştır. Yalnız, kubbelerin birleştiği yerlerdeki pencereler
sağırdır.
Kemerlerin açılmasını önlemek ve binayı bağlamak için eskiden
kullanılmış olan dövme gergi demirlerim çürümesi yüzünden demirler
son yapılan tamirde çıkarılmış ve yerine potreller konulmuştur. .
Geniş ve aydınlık olan caminin yapılışında bir sadelik varsa da,
kapı ve mihrabı gayet muhteşem tezyinat taşımaktadır.
Mihrap, Selçuk mimarisi tesiri altında süslenmiştir.
Sülüs ve girift yazılarıyla hendesi şekildeki tezyinatı sanatkarane
yapılmıştır. Mihrabı çevreleyen... İlalahil mesacit hadisi şerifi 14 defa
kullanılmıştır. Hattı kufi ife yazılmış olan yazı ise henüz okunamamıştır.
Minber, mermerden yapılmıştır. Şebekesi hendesi şekilde olup
gömme oyulmuş, fakat oyuntu arka tarafına, kadar geçmemiştir. Minber kapısı yassı kemerli olup üzerinde rumilerde tezyinat yapılmıştır.
Kapının üstüne silmenli bir tepelik konmuş ve bu tepeliğin cevresinde
hattı kufi ile (Süre-i Ihlasın yansı) yazılmışhr. Basit ve sade olan minber, ayrı
bir güzellik vermekdedirMahfel büyük tamirde yeniden yapılmıştır.
Camide iki kapı bulunmaktadır. Batıdakinin temiz bir taş işçiliği
vardır. Ve sivri kemerlidir. Kuzeydeki kitabeti büyük kapı ise mermer
işçilik ve teyzinat bakımından mimari zenginlik içindedir;
Kitabenin altında silmeyi meydana getiren çıkıntı gayet ince
işlenmiş altlı üstlü lakelerle bezenmiştir. Bu tarz tezyin işleri bir özellik
taşımaktadır.
.Binanın üç duvarı sert ve yumuşak trahit taşlarından yapılmıştır.
Arka duvarı ise küçük taş ve kireç harçla örülmüştür. Bu duvarın
içinde, kubbeye çıkan iki taş merdiven bulunmaktadır.
Diğer duvarların pencereleri gibi, önceki duvarda bulunan pen-
cerelerden alttaki ikisi köşeli, üstteki dört pencere sivri kemerlidir. Bir
de kapı üstünde daha küçük bir pencere vardır.
Binanın esas duvarlannın saçakları, taş armudi kavaldan silmeli
yapıldığı gibi, kubbelerin oturduğu duvarlar ise kirpi saçaklarıyla ni-
hayetlendirilmiştir.
Binanın üç cephesindeki temellerin daha eski bir binadan kaldığı,
arka temelin ise genişletilerek yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yapıda,
Roma jimnasından (büyük alan) getirilmiş antik'taşlar kullanılmıştır.
Doğu-kuzey duvarları köşesine konmuş dört metre uzunluğundaki
büyük taş üstünde bulunan bir yılanın vazoya uzanmış (Kantharos)
kabartması da bunu anlatmaktadır.
1832 tarihinde Anadolu'daki seyahati sırasında Bergama'ya
uğramış olan Fransız tarihçilerinden Chanes Texier, bu binanın Bizans'ın Küçük Ayasofya
Kilisesi" olduğunu ve "Bu binada ne bir kitabeye, ne de mimari bir tezyinata tesadüf etmediğim" Küçük Asya
tarihinde yazmıştır.
Bu sırada cami harap olmuş, tepeden akan moloz ve arkadan
aklan gübrelerle saçak hizasına kadar dolmuş bulunuyordu. Bu semte
sonradan Hıristiyanların yerleşmiş olması bu binanın uzun zaman
metruk kalmasına sebep olmuştu.
1905 yılında, Bergama'da kaymakam
bulunan Kemal Bey delaletiyle bu muazzam bina ortaya çıkarılmış ve yeni baştan
onarılmıştır. Bu suretle kapı üstündeki kitabesi mihraptaki tezyinah or-
taya çıkarılmıştır.
Kapı üstünde bulunan mermer levhadaki kitabenin temizlenmesi
kolay olmuşsa da, mihraptaki yazı ve süslerin tanzimi güç olmuştur.
Bunların sıva altından çıkarılmasında, çok bozulan yerlerinin ta-
mirinde Sami Altan (eski Bergama Belediye Başkanı) büyük bir him-
met ve gayret göstermiştir.
Bu onarım sırasında ortaya çıkarılan eski minare temeli üzerinde
yeniden yaptırılan minarenin yüksekliği 38 m. olup şerefesine kadar
103 basamağı bulunuyordu.
Minare, iskeleden çıktığı zaman Tekke Boğazına doğru bir eğrilik
göstermiştir. Bu eğriliğin, boğazın sert rüzgar akıntılarına karşı
dayanıklı olması için yapıldığı minareci tarafından ileri sürülmüştür.
Fakat kırk yıl sonra, aksi istikametten gelen şiddetli bir fırtına (9/10-
1949 gecesi sabaha karşı) minareyi saçak hizasından devirmiştir.
Eskiden kalan bu temel üzerinde, bu minarenin bulunup bu-
lunmadığı belli değildir. Fakat yüzyıllar boyunca böyle büyük ve
muhteşem bir ibadethanenin minaresiz bırakılmış olması da akla
mülayim gelmemektedir.
Cami avlusunun kuzeyinde medrese odaları ile bir de müderris ve
müftü dairesi yaptırılmıştır. (Bu dairenin üstüne minare düşmüş ve
yarısını yıkmıştır.)
Yine bu sırada, avluya bir şadırvan yaptırılmıştır. Sekiz köşeli ve
sekiz sütunludur. Sütunlar arasındaki açıklık, yekpare taştan ve iki armudinin
birleşmesinden meydana gelen basık kemerle bağlanmıştır.
Kemerlerin üst kısmı yontma taşla tamamlanmış olup örtüşü ahşaptır. |
|