|
KÜLTÜR ve SOSYAL YAŞAM |
Hazırlayan Dr.Mustafa cırban mcirban@ttnet.net.tr |
BERGAMA’M EFSANEM BENİM Bir meltem eserse , bir yağmur damlası düşerse ellerime çok uzaklarda bir yerlerde iken, bilirim ki Bergamam’dandır.Hüzünlü bir sonbaharda, ayağımın altında çıtırdayan yapraktır kimi zaman anımsatan , kimi zaman küflü tarih kokusudur.Yılın dört mevsimi buram buram geçmiş kokan, ilklerle başına taç takılmış bir antik şehirdir Bergama… Türküleri, ezgileri,efsaneleri vardır yüreklerden kopup diller de söylenen … Tap taze çam kokar her mevsim…Sıcağın esintisinde ,içine dolar bin bir güzelliğin kokusu…O binlerce yıllık çınar ağaçları eski insanların birer simgesidir aslında…Bizim terapi merkezimizdir Kozak yaylası…Kentin o yorucu havasından ara sıra sıyrılıp sığındığımız yerdir.Ve her sene onca çam fıstığı hediye eder bizlere… Ve halkın bir bölümü böylelikle sağlar geçimini. Bereket tanrıçasına sunulan hediyeler belki gizliden gizliye devam ediyordur yurdum insanın içinde…Ne zaman gitsek kozak yaylasına çamların, çınarların kokusu siner vücudumuza! Elleri nasırlı analarımızın iğne oyalarında hala bu ağaçların, çınarların, o güzelim çiçeklerin motifleri vardır.Özgürlüğün, huzurun rengidir ışıldayan yeşiller ve pembeler…Yapay kurallarla sınırlandırılmayı sevmez Bergama’m…Ruhunun gıdasıdır o mavi ırmağın sesi!Binlerce yıl önce de ilk müzikle , su şırıltısıyla tedavi Bergama’da keşfedilmiştir…Dört bir yandan gelen hastalar bu terapilerden geçerek iyileşmişlerdir.Bir rivayete göre: Bu tevdilerden yararlanmak isteyen bir kimse, yer bulamayınca orada bulunan bir taşın kenarına oturmuş… Karşısında iki yılanın zehirlerini bir taş oyuğunun içine boşalttığını görmüş! Çok ağrısı olan bu hasta zehri içmiş ve iyileşmiş… Günümüzde eczacılığın simgesi olan yılanlı sütun böylece ortaya çıkmış…Derdini, acısını büyütüp gökyüzüne armağan etmiş. Sonra da bu günlerden yarınlara, geçmişten bu güne bir efsane, bir umut ve bir tarih bahçesi oluvermiş. Bergama insanı acı çekse de umudu gözlerinde barındırmayı bilir. Nihayetinde Pergamon gibi bir efsane kahraman yaşamış ve ismini vermiştir bu ilkler şehrine… Bazen keşke diyoruz denizimiz olsaydı… Yine de bu eksikliğin üstünü sır gibi kapatan tarihi zenginlikleri her şeye bedel! Güzeller güzeli tanrıça Hera’ya atanmış kutsal bölge, Antik tiyatro ki 10000 kişi kapasiteli… Bu da eski Pergamon insanının sanata, bilime ve terapileri ile de sağlığa verdiği önemi çok bariz ortaya koyuyor.Sonra Kızılavlu, Zeus sunağı…Bergama’nın beklide en büyük kaybı sunak!Yol yapmak için kentimize gelen Alman yol mühendisi Car Human gizlice sunağı Berlin’e kaçırmış.Bizlerde bugün müzede bulunan maketiyle yetinmek durumundayız… Zeus Sunağını geri getirmek için başlatılan kampanya hala sürmekte.Ve Bergama müzesi; 1936 yılında İzmir valisi Faruk Güleç tarafından, Anadolu’nun en tarih dolu, en geçmiş kokulu müzesi olarak inşa ettirildi…Ve Asklepion en rağbet gören tarihi yerimiz… Şimdi tüm insanların ayrım gözetmeksizin yaşadığı bu şehirde, o zaman üç ayrı bölümde hayatlarını sürdürmekteymiş halk… En üst kademede krallar ve soylular, orta kademede memurlar ve en alt kademesinde halk yaşarmış. Bu antik kent hala o yılların izlerini taşıyor. Canım Bergama’m benim!Toprağında,doğasında, güneşinde ışıldar tarihi…Öyle ki zeus sunağını sessiz sedasız memleketine kaçıran Car Human bile öldükten sonra BERGAMAYA gömülmeyi vasiyet etmiş ve şu an mezarı burada…Bergama’nın tarihi var, kendine özgü bir tılsımı var… Nelere kucak açmıyor ki ? ama bizler sanırım bize sunduğu imkanları pek kullanamıyoruz…İşsizlik oranı yüksek olan ve pek fazla iş alanı olmayan Bergama halbuki bir turizm cenneti…Yapılması gereken tek şey ise biraz cesaret!Bergama bu günlere sonu düşünerek gelmedi!Zaten düşünseydi şimdi bir efsane,bir kahraman olamazdı…Yapılacak olan tesisler ve yenilikler bu antik kent için gerçekten çok iyi olacak .Bu şehir bizim! Bu Asklepion, Kızılavlu ve bu toprak bu doğa bizim… Biz gençler,çocuklar ve bir şeyler yapmak için didinip duran tüm Bergama insanı hepimizin…Bizler bu günün umudu yarının ,geleceği ve yıllar sonrasının efsanesiyiz… Güneş batarken Barış merdivenlerinde,şırıldayan sudur içimiz de baharı getiren…Evet bir meltem eserse,bir yağmur damlası düşerse ellerime ve geçmişten gelen bir koku ,bir özlem sararsa vücudumu bilirim ki BERGAMAM’DANDIR, bilirim ki Asklepion’un efsanelerindendir. Bergama benim efsane m…Begüm Güzelbursa -Anadolu Ticaret Lisesi 10c Not : Okullar arası Bergama konulu yazı yarışmasında üçüncülük ödülü.
|